Kilo Problemi, İnsülin Direnci ve Kişiye Özel Tedaviler
Özellikle günümüzün yoğun ve stresli temposunda her öğünümüzde sağlıklı besinler tüketme şansımız olmayabiliyor. Bunun yanı sıra hazır gıda endüstrisinin boyutunu da düşündüğümüz zaman, sağlıklı gıdadan çok hazır gıdaya erişimimizin çok daha kolay olduğu bir dönemdeyiz. Telefonumuza yüklediğimiz uygulamalar sayesinde hiç efor sarf etmeden istediğimiz yemeği istediğimiz zaman istediğimiz yere sipariş verme şansına sahibiz. Bu da sağlıksız yemek alışkanlıklarının hayatımıza daha kolay entegre olmasını sağlayan bir diğer unsurdur.
Hazır yemek sektörünün öncüsü Amerika Birleşik Devletleri’nde nüfusun %71’inin kilo fazlası veya obezite problemi olduğu raporlanmıştır1. Bu rakam, vücut kütle endeksi 25’in üzerinde olan kişileri baz alarak hesaplanan bir rakamdır. Hızla batılı bir yaşam tarzını benimseyen ülkemizde de durum çok farklı değildir.
Hazır yemeklerde bolca mevcut olan rafine edilmiş karbonhidratların sadece kilo problemi ve obezite gibi sorunlara yol açmadığı, bunlarla birlikte kalp-damar hastalıkları, diyabet, demans, psikiyatrik bozukluklar ve kansere de sebebiyet verdiği araştırmalarla tespit edilmiş bir olgudur2,3. Kalp ve damar rahatsızlıklarında genellikle hayvan bazlı besinler ve yağ tüketimi ön planda görünse de, günümüzde artık beyaz pirinç, beyaz ekmek, şeker, bal gibi rafine karbonhidratların da kalp ve damar rahatsızlıklarına ciddi şekilde katkı koyduğu bilinmektedir4. Tüm bunların yanı sıra, obeziteye bağlı hormon dengesizlikleri, cinsel isteksizlik ve yorgunluk gibi sorunları da beraberinde getirmekte ve kişinin hayat kalitesini oldukça ciddi bir şekilde düşürmektedir.
Aslında hemen hemen hepimiz bu gerçeklerin farkındayız ve tüketmekte olduğumuz çeşitli gıdaların bizim için uygun olmadığını bilmekteyiz. Yine de kısa vadede bir zarar görmediğimiz için, hatta ciddi bir haz aldığımız için bu tür gıdalardan vazgeçmekte başarılı olamamaktayız. Rafine karbonhidratlar ve yağlı gıdalardan vazgeçememe sebeplerimiz başlıca aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1- Kolay ulaşım: Sağlıklı ve besin değeri yüksek gıdaların hazırlanmasının zaman maliyeti mevcuttur fakat hazır gıdalara ulaşım çok daha hızlı ve kolaydır.
2- Maliyet: Hazır gıdalar ve rafine karbonhidratlar dengeli beslenmek için tüketilmesi gereken gıdalardan maliyet olarak daha ucuzdur. Bu yüzden her bütçeye hitap edebilme gibi bir özellikleri vardır.
3- Öğrenilmiş ödül sistemi: Küçüklüğümüzden beri kendimize ödül olarak çikolata, şeker, dondurma ve pizza gibi gıdaların uygun olduğunu öğrendik. Küçükken doktora gidip uslu durduğumuzda bile bizlere ödül olarak şeker verildi. Şimdi de güzel bir başarı, özel bir gün veya kendimizi şımartmak istediğimiz zaman alkol veya hazır yemek gibi bir ritüelimiz oluşmuş durumdadır.
4- Beyin ödül merkezi: Gıdaları ödül olarak görmek sadece öğrenilmiş bir alışkanlık değildir. Beynimiz de aslında bizimle birlikte gıdalara alışabilmekte ve gıda bağımlılığını tetikleyebilmektedir. Tıpkı uyuşturucu madde kullanımı gibi, çeşitli gıdalar da bize kendimizi iyi hissettirmekte, zamanla daha fazla tüketme isteğine teşvik etmekte ve bıraktığımız zaman da yoksunluk hissine sebebiyet verebilmektedir5. Buna ek olarak, beynimiz bu tür gıdaların tüketimi sonrası yaratacağı hazzın yanı sıra, tüketim öncesinde de beklenti doğrultusunda çeşitli kimyasal aktivitelere girebilmektedir.
Kilo problemi olan kişiler birçok farklı diyetler deneyerek kilo vermeye çalışabilir veya kilo verme ilaçları ve çaylarını deneyerek sonuç elde etmeye çalışabilirler. Ne yazık ki kronikleşen bir durumun kısa vadeli kolay çözümleri olmadığı gibi, bir ömür boyunca edinilmiş olan alışkanlıkların bir anda değişmesi de neredeyse olanaksızdır. Kısıtlayıcı diyetler, gerçekçi olmayan spor ve egzersiz programları sadece kısa süreliğine bir fayda sağlasa da uzun vadede sürdürülebilir olmamaktadır. Bu yüzden, kilo problemi olan hastalarıma benim verdiğim önerilerden biri spor ve egzersizi hayatımıza çok yavaş bir şekilde sokmaktır. Normal rutinimizin dışında günde sadece 5 dakikalık bir yürüme çoğu insana zor gelmeyecek bir başlangıç noktasıdır. Fakat haftanın 5 günü bir saat yürüme hedefi konursa hem kişi zorlanacak hem de çok çabuk sıkılıp vazgeçecektir. Küçük hedefler konduğunda kişilerin birçoğu bu hedefleri az bulup üzerine çıkma eğiliminde de olabilirler. Bu sayede, 5 dakikalık bir yürüyüşün aslında az olduğunu düşünerek kendi istekleri ile bunu 8-10 dakikaya çıkarabilirler. Burada önemli olan kişiyi zorlayıcı hedefler olmadan, kendi kendini motive ederek hedefini kendine uygun bir şekilde belirlemesini sağlamaktır. Hedefe ulaşma hissi de çok önemlidir. Küçük hedeflere kolayca ulaşılabileceğinden dolayı kişiler günlük hedeflerine ulaştıkları için kendilerini daha kolay motive edebileceklerdir.
Kilo problemi tek tip bir sorun değildir. Her kilo problemi olan kişiye aynı yaklaşımı göstermek uygun olmayacaktır. Kişilerin kilo problemlerinin kaynağına inilmesi ve patofizyolojik bir olgu olup olmadığının araştırılması önem arz eder. Bazı kişiler sağlıksız alışkanlıklarından ötürü, bazı kişiler binge-eating olarak adlandırılan yeme bozukluğundan ötürü, bazı kişiler insülin direnci ve tiroid gibi sorunlardan ötürü kilo problemi yaşayabilmektedir. Eğer bir sağlık sorunu kaynaklı bir durum mevcut ise, bu durumun düzeltilmesi kilo probleminin çözümlenmesine de katkı sağlayacaktır.
Kilo problemi tek tip bir sorun olmamakla birlikte, kilo sorunu olan kişilerin ortak bir özelliği vardır. Kilo fazlası, pankreasta bulunan beta hücrelerinin sayısını ve fonksiyonunu artıran bir unsurdur6. Bunu sebebi, yüksek miktarda şeker ve yağ alımının yarattığı değişikliklerdir. Bu değişikliklere paralel olarak gelişen insülin fazlalığı bir müddet sonra yerini insülin direncine bırakabilmektedir7. Gerek yaşam tarzı değişiklikleri gerekse insülin direncini hedefleyen farmakolojik tedaviler hem obeziteye bağlı risk faktörlerinin önüne geçmek hem de sağlıklı bir şekilde kilo vermek için önemli metodlardır. Yakın tarihte ABD’de FDA’in de onaylamış olduğu tedavi yöntemleri ile hem iştah kontrolü sağlanabilmekte hem de kilo verme hedefi daha kalıcı bir şekilde sağlanabilmektedir.
FDA’in ilk kez kilo kontrolü olarak onaylamış olduğu semaglutide, human glucagon-like peptide-1 analoğu olarak görev yapar. Bu da vücudun insülin salınımını artırır ve vücuttaki şeker metabolizmasını hızlandırır. Bununla birlikte pankreasta bulunan beta hücrelerinin aktivitesini artırdığı da gözlemlenmiştir8. Yani, insülin salınımını artırmakla birlikte, insülin salınımını artıracak olan hücrelerin nüfusunu da artırdığı söylenebilir.
Semaglutide aynı zamanda glucagon üretimini engeller. Glucagon, vücutta şeker üretimini tetikleyen hormondur. Bu sayede şeker seviyesi daha dengeli bir hal alır. Tüm bunlar insülin direnci olan bireyler için oldukça önemli unsurlardır. Fakat semaglutide insülin direnci olmayan kişilerde de sadece kilo kontrolü için de kullanılabilir. Semaglutide ile yapılan denemeler sonucu, ilacın kullanımının iştahta azalma, abur cubur yeme isteğinde azalma ve yağlı ve yüksek kalorili yiyeceklere olan isteklilikte azalma sağladığı raporlanmıştır9. Bununla birlikte, yemeklerin mideden bağırsağa geçiş süresini artırması, ilacın tokluk hissini uzatması yemek miktarı ve günlük öğün sayısını düşürmesi anlamını taşır10. Semaglutide ile tedavi edilen kişilerde ortalama olarak vücut ağırlığının %15’i kadar kilo verdikleri gözlemlenmiştir11. Daha da önemlisi, verilen kilonun ciddi bir oranının vücuttaki yağdan verildiği tespit edilmiştir9.
Bilinmelidir ki kilo problemi sadece kişilerin fiziksel görüntüsü ile alakalı değildir. Kilo problemi ile oluşan diğer risk faktörlerinin tespiti de oldukça önemlidir. Kilo vermek daha sağlıklı bir yaşam sürmek için oldukça önemli olsa da, kilonun yarattığı sağlık sorunlarının da erken tespiti ve normalleştirilmesi en az kilo kontrolü kadar önem arz eder. Bu yüzden tedavi öncesinde insülin direnci, kolesterol seviyesi, tiroid fonksiyonları ve belli başlı vitaminlerdeki dengesizliklerin de kontrol edilmesi önemlidir.
Sağlıklı günler dileklerimle,
Dr. Ahmet Özyiğit
Tel: 0392 444 3548 / 0548 887 8787
E-mail: dr.ahmet@elitenicosia.com
Referanslar:
1. National Center for Health Statistics. 2017. Health, United states, 2016: with chartbook on long-term trends in health. [online] Available at: <https://www.cdc.gov/nchs/data/hus/hus16.pdf#053> [Accessed 24 July 2021].
2. Sommerfield, A., Deary, I. and Frier, B., 2004. Acute Hyperglycemia Alters Mood State and Impairs Cognitive Performance in People With Type 2 Diabetes. Diabetes Care, 27(10), pp.2335-2340.
3. Sánchez-Villegas, A., Toledo, E., de Irala, J., Ruiz-Canela, M., Pla-Vidal, J. and Martínez-González, M., 2011. Fast-food and commercial baked goods consumption and the risk of depression. Public Health Nutrition, 15(3), pp.424-432.
4. Fan, J., Song, Y., Wang, Y., Hui, R. and Zhang, W., 2012. Dietary Glycemic Index, Glycemic Load, and Risk of Coronary Heart Disease, Stroke, and Stroke Mortality: A Systematic Review with Meta-Analysis. PLoS ONE, 7(12), p.e52182.
5. Alonso-Alonso, M., Woods, S., Pelchat, M., Grigson, P., Stice, E., Farooqi, S., Khoo, C., Mattes, R. and Beauchamp, G., 2015. Food reward system: current perspectives and future research needs. Nutrition Reviews, 73(5), pp.296-307.
6. Ye, J., 2007. Role of Insulin in the Pathogenesis of Free Fatty Acid-Induced Insulin Resistance in Skeletal Muscle. Endocrine, Metabolic & Immune Disorders-Drug Targets, 7(1), pp.65-74.
7. Gray, S., Donald, C., Jetha, A., Covey, S. and Kieffer, T., 2010. Hyperinsulinemia Precedes Insulin Resistance in Mice Lacking Pancreatic β-Cell Leptin Signaling. Endocrinology, 151(9), pp.4178-4186.
8. Goldenberg, R. and Steen, O., 2019. Semaglutide: Review and Place in Therapy for Adults With Type 2 Diabetes. Canadian Journal of Diabetes, 43(2), pp.136-145.
9. Blundell, J., Finlayson, G., Axelsen, M., Flint, A., Gibbons, C., Kvist, T. and Hjerpsted, J., 2017. Effects of once‐weekly semaglutide on appetite, energy intake, control of eating, food preference and body weight in subjects with obesity. Diabetes, Obesity and Metabolism, 19(9), pp.1242-1251.
10. Doggrell, S., 2018. Sgemaglutide in type 2 diabetes – is it the best glucagon-like peptide 1 receptor agonist (GLP-1R agonist)?. Expert Opinion on Drug Metabolism & Toxicology, 14(3), pp.371-377.
11. Wilding, J., Batterham, R., Calanna, S., Davies, M., Van Gaal, L., Lingvay, I., McGowan, B., Rosenstock, J., Tran, M., Wadden, T., Wharton, S., Yokote, K., Zeuthen, N. and Kushner, R., 2021. Once-Weekly Semaglutide in Adults with Overweight or Obesity. New England Journal of Medicine, 384(11), pp.989-1002.