Yüksek Kolesterol ve Vücut Lipidleri

Genellikle yüksek kolesterol dendiği zaman tek tip bir sorundan bahsedildiği düşünülür fakat aslında vücut yağları (lipid) ile alakalı bozukluklar farklı çeşitlerde olabilir. Vücut yağlarındaki dengesizlikler kişileri ateroskleroz ve dolayısı ile kalp ve damar hastalıkları yönünden ciddi bir risk grubuna koyarlar. Ateroskleroz, arterlerde yağ ve kolesterol depozitlerinin birikmesi ile kan akışının engellendiği ve damar tıkanıklığının görüldüğü duruma veilen tıbbi terimdir. Lipid bozukluklarının türlerini bilmek, tedavi yaklaşımını doğru şekilde seçebilmek için oldukça önemlidir. Lipid bozukluklarından başlıcaları aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1- Dislipidemi: Lipoprotein seviyelerinin normal olmadığına işaret eder. Lipoprtoteinler LDL ve HDL olarak ikiye ayrılır. LDL, kötü kolesterol olarak da bilinen ve karaciğerden dokulara kolesterol nakli yapan protein yapısıdır. HDL ise iyi kolesterol olarak bilinir ve karaciğer dışındaki kolesterolü toplayarak karaciğere götürür. LDL seviyesinde yükselme veya HDL seviyesinde düşüklük, kalp ve damar hastalıklarına sebebiyet verebilir. Dislipidemi tanısı için LDL seviyesinin 130 mg/dl üzerinde olması ve/veya HDL seviyesinin 40 mg/dl altında olması gerekir.
2- Hiperlipidemi: Vücut yağlarının seviyesinin yükselmesi anlamına gelir. Hem total kolesterol seviyesi, hem trigliserit hem de LDL seviyelerinde yükselme gözlemlenir. Total kolesterol 200 mg/dl üzerinde, LDL 130 mg/dl üzerinde, trigliserit seviyesi ise 200 mg/dl üzerinde gözlemlenir.
3- Hiperkolesterolemi: Total kolesterol seviyesinin 200 mg/dl seviyesinden daha yüksek olduğu durumdur. Sadece total kolesterole seviyesinde bir yükseklik görüldüğü zaman kullanılan bir terimdir.
4- Hipertrigliseritemi: Trigliserit seviyesinin yükselmesi anlamını taşır. Trigliserit seviyesinin ideal düzeyi 150 mg/dl altındadır. 150-200 mg/dl arasındaki trigliserit seviyesi sınır üzeri olarak, 200 mg/dl üzerindeki trigliserit seviyesi ise yüksek olarak belirtilir.
Vücut yağlarındaki dengesizlikler, total kolesterol seviyesinin 200 mg/dl üzerinde olması, LDL seviyesinin 130 mg/dl üzerinde olması, trigliserit seviyesinin 200 mg/dl üzerinde olması ve HDL seviyesinin 40 mg/dl altında olması, ateroskleroz oluşumu için oldukça ciddi bir risk faktörüdür. Ateroskleroz oluşumu, kalp ve damar hastalıklarının en temel sebebidir.
Dünya çapında, nüfusun %40’ının yüksek kolesterol problemi olduğu bilinmektedir. Ülkemizde bu rakam, beslenme alışkanlıklarımızla alakalı olarak daha da yüksek bir seviyededir. Ülkemizde sıklıkla görülen kalp krizlerinin de temel nedenlerinden biri budur.
Vücut lipidlerinde dengesizlik oluşmasına katkı sağlayabilecek temel faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
– Obezite
– Diyabet
– Fiziksel hareketsizlik
– Alkolizm
– Hipotiroid
– Böbrek hastalığı
– Karaciğer hastalığı
– İlaç kullanımı (Doğum kontrol hapları, yüksek dozda kullanılan diüretik haplar, metoprolol)
Lipid bozuklukları genellikle erken zamanda belirti vermezler. Ateroskleroz oluşumu ile kalp ve damar problemlerine sebebiyet vererek kendilerini gösterirler.
Bazı durumlarda deride, avuç içinde veya tendonlarda nodüler lipid depozitleri şeklinde kendilerini gösterebilirler:
Göz çevresinde de zantalezma olarak bilinen, göz kapağının üst hizasında, burun tarafına yakın, sarı renkte nodüller şeklinde kendini gösterebilir:
Lipid bozukluklarına tanı koymak laboratuvar analizi ile mümkün olur. Bunun için sabah aç karnına iken vücut lipid profili için kan alınması yeterlidir. Total kolesterol, LDL, HDL ve trigliserit seviyelerinin hepsine bakılması bizlere vücut lipid profilini verecektir. Aşağıdaki tablo, ideal ve patolojik lipid seviyelerini göstermektedir:
Eğer yapılan tetkikler sonucunda yağ metabolizması ile alakalı bir sorun olduğu gözlemlenir ve vücut lipid seviyelerinin istenilen düzeyde olmadığı tespit edilirse, hastaların mutlaka kardiyovasküler riskler açısından analiz edilmesi gerekir.
Eğer hastanın ciddi risk faktörleri mevcut değilse, ilk aşamada hayat tarzı değişiklikleri ile lipid seviyeleri düzenlenmeye çalışılmalıdır. Yeme-içme alışkanlıklarında küçük değişiklikler ve kişiyi zorlamadan yapılabilecek kısa egzersizler ilk etapta düşünülmesi gereken yöntemlerdir. Eğer ailede veya hastanın kendisinde kalp krizi ve felç gibi ciddi kalp-damar sorunları mevcut ise, veya hastanın kendisinde hipertansiyon, diyabet, sigara kullanımı, damar hastalığı (perifer arter hastalığı, varis gibi durumlar) mevcut ise, o zaman hayat tarzı değişiklileri ile birlikte lipid düşürücü ilaç kullanımına basşlanması oldukça önemlidir.
Statin grubu ilaçların hangi dozda verilmesi gerektiği kişinin lipid profili, kendi ve ailesinin medikal öyküsüne göre değerlendirilerek kararlaştırılır.
Lipid bozuklukları sessizce seğreden ve hayati risk taşıyan bir hastalık grubudur. Bu yüzden, periyodik olarak check-up yaptırmak hayat kurtarıcı olabilir.