Diyabet: Risk Faktörleri ve Belirtiler
Diyabet, kronik hiperglisemi (kandaki glukoz seviyesinin yüksek olması) durumunu anlatan bir metabolik hastalık grubudur. En yaygın diyabet türleri, Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet olarak adlandırılır.
Tip 1 diyabet, bağışıklık sisteminin pankreasta bulunan ve insülin üretme görevi üstlenen B hücrelerini hedef alarak yok etmesinden dolayı meydana gelir. Yok olan B hücreleri insülin üretemedikleri için tip 1 diyabette tamamen insülin yoksunluğu yaşanır. Otoimün hastalığı olan tip 1 diyabet, daha çok çocuk yaşlarda kendini gösterir. En fazla görülme sıklığı 4-6 ve 10-14 yaşları arasındadır.
Tip 2 diyabet, tip 1 diyabete göre daha sık rastlanan bir hastalıktır. Tip 2 diyabet, hem genetik unsurlar içerir, hem de yaşam biçimi, obezite, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol ile ilişkilendirilir. Bu sebeple, genellikle 40 yaş üzerinde olan kişilerde gözlemlenir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve sağlıksız beslenmeden ötürü son yıllarda tip 2 diyabet hastalarının yaş ortalamasında bir düşüş gözlemlenmektedir.
Tip 2 diyabette, insülin rezistansı mevcuttur. Yani, hücreler salgılanmakta olan insüline karşı yeterince tepki veremediği için sürekli insülin salgılanma ihtiyacı doğar. İnsülin salgılayan B hücreleri çok fazla mesai yaparak bir müddet sonra zarar görür ve fonksiyonlarını kaybetmeye başlar. Tip 2 diyabet uzun yıllar boyunca belirti vermeden sessizce ilerleyerek vücudun farklı organlarında hasara sebebiyet verebilir. Kalp ve damarlar, böbrekler, gözler ve beyin, tip 2 diyabetin sebebp olduğu tahribattan en çok etkilenen organlardır.
Sık sık görülen deri enfeksiyonları, zatüre, grip, idrar yolları enfeksiyonları ve kemik enfeksiyonları diyabet habercisi olabilir. Bu yüzden bu tür vakalarda diyabet taraması yapılması oldukça önemlidir.
Eğer kişide yukarıdaki belirtiler mevcut ise, ilk etapta kandaki glukoz seviyesine bakılması gerekir. 45 yaş üzerinde herkesin mutlaka 3 yılda bir belirti göstermese bile kontrolden geçmesi gerekir. Herhangi bir belirtisi olmayan, fakat obezite problemi ve diğer risk faktörleri mevcut ise (ailede diyabet, yüksek tansiyon, kolesterol gibi), 45 yaş altında da rutin kontrol gerekir.
Kandaki glukoz seviyesi mevcut glukoz durumunu gösterirken, hemoglobin A1C testi, son üç ay içerisindeki ortalama glukoz seviyesini gösterir. Bu yüzden, glukoz seviyesi normal veya anormal çıksa bile, HbA1C bizlere daha sağlıklı bir yorum yapma şansı verir. Aşağıdaki tabloda kandaki açlık glukoz seviyesi ve HbA1C seviyelerinin normal durumlarda ve diyabet olgularındaki parametreleri verilmektedir:
Diyabet tedavisi, diyabetin tipine ve kişinin glukoz seviyesine göre değişiklik gösterir. Tip 2 diyabet vakalarında eğer glukoz seviyesi çok yüksek değilse genellikle ilk etapta yaşam tarzında değişikliklere giderek bir düzenleme yapılabilir. Yeme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite ile bir düzenleme yapılabilirse, sık sık kontrol altında tutularak ilaç tedavisine ihtiyaç duyulmadan tedavi yapmak mümkün olabilir. Eğer yaşam tarzı değişiklikleri kolayca yapılamıyor veya yapılmasına rağmen istenilen sonuç alınamıyorsa, o zaman ilaç tedavisi önem kazanır.