Kalp Krizi ve Genel Olarak Kalp Rahatsızlıklarından Nasıl Korunabiliriz?
Kalp krizi, özellikle ülkemizde insidansı çok yüksek olan bir durumdur. Gerek beslenme alışkanlıklarımız gerekse yaşam şeklimiz, aslında bizi birçok kalp ve damar hastalığına daha meyilli hale getirmektedir. Kalp rahatsızlığına sebebiyet veren birçok faktör mevcuttur. Bu faktörlerden bazıları değiştirebileceğimiz, bazıları ise değiştiremeyeceğimiz türdendir.
Değiştirilemeyen Risk Faktörleri:
– Yaş: Kalp rahatsızlığı riski, ilerleyen yaş ile birlikte artış gösterir. Özellikle erkeklerde 45 yaş ve üzerinde, kadınlarda ise 55 yaş üzerinde kalp rahatsızlıklarının görülme oranı oldukça yükselir. Bu yaş gruplarındaki kişilerin kalp sağlığı konusunda bilgilendirilmeleri, ve gerekli kontroller aracılığı ile önlemler almaları gerekir.
– Cinsiyet: Bazı faktörler kadınları ve erkeklerı daha farklı etkileyebilmektedir. Örneğin kadınlarda östrojen hormonu, menopoza kadar koruyucu bir faktör olarak karşımıza çıkar. Öte yandan, diyabetli kadınların kalp rahatsızlığı riski, diyabetli erkeklere oranla çok daha yüksektir.
– Etnik köken: Etnik kökenlere göre de kalp rahatsızlığı görülme risklerinde farklılıklar gözlemlenir. Örneğin Afrikalı bireylerde kalp rahatsızlığı riski oldukça yüksek gözlemlenirken, Doğu Asya’da bu oranlar oldukça düşüktür. Genetik, beslenme alışkanlıkları ve yaşam alışkanlıklarının bu oranlarda ciddi payları vardır.
– Aile öyküsü: Ailesinde erken yaşta kalp rahatsızlığı görülen kişilerin, kalp rahatsızlığı riski oldukça yüksektir. Bu da, gerek genetik, gerekse yaşam koşulları ile alakalı unsurların önemini ortaya koyar.
Değiştirilebilen Risk Faktörleri:
– Tansiyon Kontrolü: Hipertansiyon, kalp ve damar hastalıklarındaki en büyük risk faktörlerinden biridir. Gerek kalp krizi, gerekse felç vakalarında yüksek tansiyonun oldukça büyük bir payı vardır. Tansiyon kontrolü, her yetişkinin en az yılda bir kez, yüksek tansiyonu olan kişilerin de daha sık aralıklarla yapması gereken bir sağlık kontrolüdür. Tansiyonunuzu kontrol altında tutmak için tüketilen tuz miktarını azaltmak, hafif şiddette de olsa spor yapmak, dışarıdan hazır yemek yeme sıklığınızı azaltmak gibi basit önlemlerle başlanabilir, sonrasında eğer gerek duyulursa ilaç tedavisine geçilebilir.
– Kolesterol ve Kan Lipidlerinin Kontrolü: Yüksek kolesterol, damar tıkanıklığına yol açan bir rahatsızlıktır. Damarlarınızın kolesterol depozitleri yüzünden daralması veya tıkanması, kalp krizi riskinizi oldukça yukarıya taşıyan bir unsurdur. Spor ve beslenme alışkanlıklarınızdaki değişikliklerle kolesterol seviyenizi kontrol etme şansınız vardır. Fakat bazı durumlarda bu önlemler yeterli olmamakta ve statin grubu ilaçların kullanımı gerekmektedir. Özellikle vasküler sorunu olan kişiler, ailesinde kalp krizi öyküsü olan kişiler ve kronik rahatsızlıkları bulunan kişilerin kolesterollerinin etkin şekilde kontrol etmeleri oldukça önemlidir. Yüksek kolesterol ne yazık ki erken belirti veren bir durum değildir. Bu yüzden sağlık kontrolü yaptırmayan kişiler uzun yıllar boyunca bu problem ile yaşayabilir ve damarlarında onarılamaz hasarlar meydana gelebilir. Bu yüzden, erken yaşlardan itibaren herkesin yılda bir kez check-up yaptırarak kan lipidlerinin kontrolünü yaptırmaları çok önemlidir.
– Kilo Kontrolü: Belki de insanoğlunun çok uzun zamandan beridir yaşadığı en büyük sorunlardan biri de kilo verememe durumudur. Bazen genetik, bazen yeme alışkanlıkları bazen de yaşam şartlarına bağlı obezite problemi gözlemlenebilir. Kilo, gerek yüksek tansiyon, gerek yüksek kolesterol, gerekse diyabet risklerini artıran bir unsurdur. Bu yüzden sağlıklı bir kilo kontrolü yapabilmek, kalp rahatsızlıklarına yol açabilecek etkenlerin de oluşmasını önleyebilecek niteliktedir.
– Sağlıklı Beslenme: Sağlıklı beslenme lafı bile insanlarda bir negatif düşünce yaratmaya yeterlidir! Sağlıklı beslenme dendiği zaman brokoli ve salata yemekten bahsetmeyiz. Bir anda kişinin tüm beslenme düzenini değiştirerek sebze ve yağsız et tüketmesi beklenmemelidir. Mevcut beslenme şeklinizi ne kadar sağlıklı hale getirebilirseniz o kadar karlısınız. Eğer haftada iki kez içki içiyorsanız, bunu haftada bir yapın. Eğer haftada iki kez fast food yiyorsanız, bire düşürün. Eğer haftanın çoğu günleri tatlı yiyorsanız, bunun sıklığını azaltın. Pişirdiğiniz pilavın içerisine iki kaşık katı yağ koyuyorsanız, bunu bir kaşığa düşürün veya daha sağlıklı olan zeytin yağını tercih edin. Acıktığınız zaman açlığınızı bastırmak için bisküvi veya gofret tarzı şeyleri evinizde bulundurmak yerine çiğ badem, ceviz ve kuru kayısı gibi besin değeri daha yüksek olan atıştırmalıkları tercih edin.
Beslenme alışkanlıklarımız, hayat tarzımızın bir parçasıdır. Sırasında sosyalleşmek için, sırasında stresten dolayı, bazen de vakitsizlikten dolayı sağlıksız yemek alternatiflerine yönlendiriz. Bunları tamamen değiştirmek, hayatımızı da ciddi şekilde değiştirmeyi gerektirir ki bu oldukça zordur. Bu yüzden radikal adımlar değil, küçük adımlarla yavaş yavaş hayatımızdaki sağlıksız yeme içme alışkanlıklarını azaltıp, sağlıklı alternatifleri alışkanlık haline getirirsek, aslında farketmeden büyük bir yol almış oluruz.
– Egzersiz: Sporun hayatımızdaki rolü oldukça önemlidir. Sporun kolesterol, diyabet, yüksek tansiyon ve daha birçok kronik problem üzerinde olumlu etkisi ıspatlanmıştır. Fakat ne yazık ki günümüz çalışma koşulları bizleri oldukça hareketsizleştirmiş durumdadır. Ülkemizin yapısı itibarı ile de neredeyse en ufak mesafelere bile arabalarımızla gitmeyi alışkanlık haline getirdik. Hal böyleyken, hareket yönünden ciddi bir eksiklik içerisindeyiz. Beslenme gibi, spor da oldukça radikal bir değişim şeklinde olmamalıdır. Hayatında hiç spor yapmamış bir kişiyi haftanın beş günü birer saatten spor salonuna gitmeye zorlarsanız, bu durum kalıcılık göstermez ve kısa bir süre sonra bıkkınlık gelişir. Bu yüzden spora başlarken, sağlığınız için bunu yaptığınızı unutmayın. Bir anda kilo vermek veya bir anda mükemmel bir fitness seviyesinde olmak gerçekçi beklentiler değildir. Gerçekçi olan, şu anki hareket seviyenizin biraz üzerine çıkmaktır. Eğer hiç spor yapmıyorsanız, ilk etapta haftanın üç günü mahallede 10 dakikalık yürüyüş bile pozitif bir katkı sağlayacaktır. 10 dakika bir müddet sonra 15-20 dakikaya çıkar, sonrasında yarım saat olur ve belki daha sonra ek bir hareket daha yapılabilir. Unutmayın ki çok zorlayıcı bir spor programı kalıcı olmayacaktır. Bunun yerine, küçük hedeflerle başlayın ve bu hedefleri yavaş yavaş büyütün. Hatta o kadar yavaş büyütün ki, yapabileceğiniz miktarda egzersizi yapmadığınız için biraz da suçluluk duyun. Bu size daha fazla motivasyon sağlayacaktır.
– Sigara Kullanımı: Sigara kullanan kişiler artık sigaranın zararlarını duymaktan bıkmıştır. Bunları tekrarlamak bir fayda sağlamaz. Önce kişi gerçekten sigara içmeyi bırakmak istemelidir. Eğer gerçekten ister ve başaramazsa, o zaman nikotin bantları veya sigara bıraktırmaya yarayan ilaçlar kullanılabilir. Fakat gerçekten sigarayı bırakmaya yönelik bir irade yoksa, o zaman en azından sigarayı tetikleyen unsurları azaltarak içtiğiniz sigara sayısını kısıtlayabilirsiniz. Mesela kahve ve alkol sizi daha fazla sigara içmeye yönlendiriyorsa, bunların tüketimini az da olsa azaltarak günde 1-2 sigara kara geçebilirsiniz. Hatta kendi gelişiminizi takip etmek için günlük olarak kaç sigara içtiğinizi sayın ve bir yere not edin. Kendinize bir hedef belirleyin ve yavaş yavaş o hedefe ulaşmaya çalışın. Örneğin günde ortalama 20 sigara içiyorsanız, bunu ilk etapta 18’e, sonra 15’e düşürmeyi hedefleyebilirsiniz. Bu sayede hem kendinizi çok zorlamamış olursunuz, hem de yavaş yavaş da olsa sigara tüketiminizi daha az zararlı bir şekle çevirirsiniz.
– Uyku Düzeni: Genellikle uyku düzeni üstünde yeteri kadar durulmayan bir unsurdur. Uykusuz kalmak veya düzensiz bir uyku alışkanlığına sahip olmak yaşam kalitemizi ciddi boyutta etkiler. Yetişkinlerin günde 7 ile 9 saat arasında bir uyku ihtiyacı vardır. Yeterince uyku alamıyor olmak, gerek kolesterol, gerek tansiyon gerekse obezite risklerinizi artıracaktır. Bunun yanı sıra, yeteri kadar uyuyor fakat uyandığınızda yorgun kalkıyor veya gün içerisinde uyku ihtiyacı hissediyorsanız, bunun altında uyku apnesi, kansızlık, vitamin eksiklikleri gibi unsurlar da yatabilir. Bunların araştırılması ve eğer mevcut ise giderilmesi oldukça önemlidir.
Sağlıklı günler dileklerimle,
Dr. Ahmet Özyiğit
Not: Dr. Ahmet Ozyigit’ten randevu almak icin 0392 444 3548 No’lu telefon numarasını arayabilir veya info@elitenicosia.com adresine e-mail gönderebilirsiniz.